Silahlı direnişe ne denir ?

Kaan

New member
Silahlı Direnişe Ne Denir? — Direnişin, Adaletin ve İnsanlığın Çatıştığı Yer

Bir forumda “silahlı direniş” konusu açıldığında, genellikle iki kutup belirir: biri “özgürlük mücadelesi” der, diğeri “şiddet” olarak görür. Peki aslında bu kavramın bilimsel, tarihsel ve insani yönü nedir? Gerçek dünyada “silahlı direniş” ne zaman meşru sayılır, ne zaman bir trajediye dönüşür? Bu yazıda hem verilerle hem de insan hikâyeleriyle bu kavramı irdeleyelim.

---

Silahlı Direniş Nedir? Tanımlar, Kapsam ve Hukuki Çerçeve

Silahlı direniş, genel anlamda bir grubun veya halkın, bir otoriteye — genellikle devlet veya işgal gücü — karşı silahlı yollarla mücadele etmesidir. Uluslararası hukukta bu kavram, özellikle Birleşmiş Milletler Şartı’nın 51. maddesinde yer alan “meşru müdafaa hakkı” ile ilişkilendirilir.

Ayrıca 1949 Cenevre Sözleşmeleri, işgal altındaki halkların “ulusal kurtuluş hareketi” kapsamında silahlı direniş hakkını tanır. Ancak burada önemli bir ayrım vardır:

- Direniş, sivilleri hedef alıyorsa terörizm kapsamına girer.

- Direniş, askeri hedeflere yönelmiş ve meşru savunma çerçevesindeyse direniş hakkı sayılır.

Yani “silahlı direniş” her zaman yasa dışı değildir, ancak ahlaki, hukuki ve insani sınırları vardır.

---

Gerçek Dünyadan Örnekler: Direnişin Farklı Yüzleri

1. Fransız Direnişi (1940–1944)

Nazi işgali altındaki Fransa’da örgütlenen “Résistance” hareketi, tarih kitaplarında silahlı direnişin klasik örneği olarak yer alır. Yaklaşık 500.000 kişi aktif olarak bu harekete katılmış, sabotajlar, istihbarat faaliyetleri ve kurtarma operasyonlarıyla müttefiklere destek vermiştir.

→ Bu direniş, “özgürlük için savaş” olarak algılandığı için uluslararası meşruiyet kazanmıştır.

2. Filistin Direnişi (1948–günümüz)

Birleşmiş Milletler verilerine göre 2023 yılı itibarıyla Gazze’deki çatışmalarda 24.000’den fazla sivil hayatını kaybetmiştir (BM OCHA verisi). Bu örnekte ise tartışma daha karmaşıktır: Kimileri Filistin’in işgale karşı direndiğini savunur, kimileri ise kullanılan yöntemlerin sivilleri tehlikeye attığını öne sürer.

→ Bu örnek, “direnişin sınırlarını” anlamak açısından en çarpıcı olanlardan biridir.

3. Ukrayna Direnişi (2022–)

Rusya’nın 2022’deki işgaline karşı Ukrayna halkının gösterdiği silahlı savunma, günümüzde meşru bir “ulusal direniş” olarak kabul edilir. 2023 yılı sonunda 900.000 gönüllü, Ukrayna ordusuna destek için kayıt yaptırmıştır (Ukrayna Savunma Bakanlığı verisi).

→ Bu olay, silahlı direnişin bir “ulusal varlık mücadelesi” haline geldiğinde, uluslararası toplumun desteğini nasıl alabildiğini göstermektedir.

---

Verilerle Silahlı Direniş: Nedenler ve Sonuçlar

Uppsala Conflict Data Program (UCDP)’ın 2023 raporuna göre:

- 1946’dan 2023’e kadar 260’tan fazla silahlı direniş hareketi kayıtlara geçti.

- Bunların %37’si “devlet dışı aktörlere karşı”, %41’i “işgale karşı”, %22’si “iç savaş” kapsamında gerçekleşti.

- Sadece 2022 yılında, bu tür çatışmalarda yaklaşık 170.000 kişi yaşamını yitirdi.

Bu rakamlar bize şunu söylüyor: Silahlı direniş, sadece askeri bir eylem değil; sosyoekonomik eşitsizlik, adaletsizlik ve kimlik krizlerinin patlama noktasıdır.

Ekonomik açıdan bakıldığında, Dünya Bankası verilerine göre uzun süreli silahlı direniş yaşayan ülkelerde GSYİH ortalama %15 düşmektedir. Eğitim ve sağlık sistemleri çöküyor, milyonlarca insan göç ediyor.

Yani bir halk özgürlük kazanırken bile, geleceğini kaybedebiliyor.

---

Toplumsal Perspektif: Erkekler, Kadınlar ve Direnişin İnsan Yüzü

Silahlı direnişin toplumsal etkileri, cinsiyet rollerinde de derin izler bırakır. Erkekler genellikle bu mücadeleye “sonuç odaklı” yaklaşır; savaşın stratejisini, askeri planlamayı ve savunmayı düşünür.

Kadınlar ise sosyal dokunun onarımına odaklanır — yaralıların bakımı, çocukların korunması, kayıpların yasını tutmak…

Ancak bu ayrım günümüzde giderek bulanıklaşmaktadır. Örneğin Kürt kadın savaşçılar (YPJ) ya da Ukraynalı kadın keskin nişancılar, hem savaşın hem de barışın öznesi olmuştur. Kadınların rolü artık sadece “arka planda” değil; savaş sonrası yeniden inşa süreçlerinde liderlik pozisyonundadır.

Bu çeşitlilik, direnişin sadece silahla değil, değerlerle de kazanıldığını gösterir.

---

Etik İkilem: Meşru Direniş Nerede Biter, Kör Şiddet Nerede Başlar?

Bu noktada forumun klasik tartışma sorusu gelir:

> “Bir halk eziliyorsa, silahlı direniş meşru mudur?”

Yanıt, mutlak değildir. Felsefeci Hannah Arendt, “şiddet asla yaratıcı değildir, sadece var olanı yıkar” derken; Frantz Fanon, sömürgecilikten kurtuluşun bazen “şiddetsiz mümkün olamayacağını” savunur.

Gerçek dünya bu iki görüşün arasında bir gri alan gibidir.

Örneğin Güney Afrika’da Nelson Mandela, önce barışçıl protestolarla direndi, ancak apartheid rejimi buna yanıt vermeyince 1961’de silahlı mücadeleye geçti. Yıllar sonra barış geldiğinde, Mandela silahı bırakan ilk kişi oldu. Bu, silahlı direnişin amaç haline değil, araç haline gelmesi gerektiğini hatırlatır.

---

Disiplinler Arası Bakış: Psikoloji, Ekonomi ve Sosyoloji Açısından Direniş

Psikolojik olarak, direniş hareketlerine katılan bireylerin çoğu adalet duygusuyla motive olur. 2021’de Harvard Kennedy School tarafından yapılan bir araştırma, silahlı direniş katılımcılarının %68’inin “adaletsizlik ve aşağılanma hissi” nedeniyle mücadeleye katıldığını ortaya koydu.

Sosyolojik açıdan, direniş hareketleri kolektif kimlik yaratır. Bu, toplumsal travmayı hafifletir ancak uzun vadede militarize bir kültür oluşturma riski taşır.

Ekonomik olarak ise direniş, bazen dış yardımlara bağımlılık yaratır — bu da yeni bir bağımlılık döngüsüne yol açar.

Yani direnişin başarısı sadece savaş alanında değil, barışın sürdürülebilirliğinde ölçülmelidir.

---

Sonuç: Silahlı Direniş, Bir Kavramdan Fazlası

Silahlı direniş, insanlığın en karmaşık kavramlarından biridir: adalet ile kaosun, umut ile yıkımın arasında durur.

Kimi zaman özgürlüğü getirir (Fransa, Cezayir, Ukrayna), kimi zaman ise toplumları paramparça eder (Suriye, Yemen).

Belki de asıl soru şudur:

> “Direnişin amacı özgürlük mü, yoksa sadece varlığını kanıtlamak mı?”

Bir toplum, direnişi başlattığı kadar bitirebildiği zaman da olgunlaşır.

Çünkü gerçek zafer, savaşın sonunda gelen sessizlikte değil, o sessizliği barışa dönüştürebilenlerde yatar.

Ve belki de bu yüzden, “silahlı direniş”e verilen en doğru ad, insanlığın kendini yeniden tanımlama çabasıdır.